Sn. Ergun Karaçanak’ a çağrımdır!
25 Ekim 2021 Pazartesi
Saygıdeğer meslektaşlarım,
Türk Optisyen Gözlükçüler Birliği Başkanı Sn. Ergün KARAÇANAK, 23 Eylül 2021 tarihînde Bandajans ile yaptığı söyleşi içerisinde ve 10 Ekim 2021 tarihinde Optisyeninsesi Haber portalında yayınlanan yazı içeriğinde tabiri caizse belden aşağı vurmayı görev edinmiş, meslek etiği başta olmak üzere ahlak kurallarını hiçe sayan önyargılarını cüretkarlıkla optik kamuoyuyla paylaşmıştır. Ayrıca, Sn. KARAÇANAK sürecin bizatihi baş aktörlerinden biri olmasına rağmen yaşananlardan bihabermiş gibi kara mizah yaparcasına söyleşi içerisinde ve yazı içeriğinde bazı anlamsız ifadelere yer vermiştir. Bunlar üzerine görüşlerimi paylaşacağım.
Saygıdeğer Meslektaşlarım,
Sn. KARAÇANAK yaptığı söyleşi ve yazdığı yazıda şu önyargılarla gıybet yapıyor:
1. “Örgütlü bir yapıyı ele geçirmek zordur. Siz önce bu yapıyı kurdurmamaya çalışacaksınız, Kurulmuşsa yönetimi ele geçireceksiniz eğer bunda başarılı olamadıysanız yok etmek için mahkemeye gideceksiniz. Ve şunun arkasına sığınacaksınız “Biz yönetmeliğe karşı dava açtık” diyeceksiniz” diyor.
Sn. KARACANAK, önyargılarınızla ithamlarda bulunuyor ve ithamda bulunduğunuz kişileri çoğul olarak ifade ediyorsunuz. Kimleri kastediyorsunuz? Kim ve kimler yapmış bu girişimleri, gizlemeyin dürüst olun ve açıklayın? Yönetmeliğe karşı dava açan 14 kurucu delege var. Bu delegelerin içerisinde Sn. Atilla KARİP, Yönetmeliğin tek maddesine Sn. Mahmut YETİM ve TOOMAD adına şahsımdır. Şayet üstü örtülü olarak burada şahsımı kastediyorsanız bunu da ispat etmek şartıyla açıklamak zorundasınız.
Aslında bilirsiniz, ancak bir kez daha hatırlatayım. Ben hiçbir şeyin arkasına gizlenmem ve sığınmam. Siz, görüşmediğimiz zaman dilimi içerisinde evrim geçirmişsiniz. Söyleşi ve yazınızda kullandığınız ifadeleriniz kibir, haset ve tamaha yenik düşmüş, ilke edinmişsiniz. İlke olarak benimsediklerinizi başkalarına karşı üstü örtülü atıfta bulunup kimseyi kirletmeye hakkınız yoktur.
Yüce yaradan şahidimdir, ben doğru olduğuna inanarak girişiminde bulunduğum hiçbir mücadelemi gizlemedim, gizlemem. Bende her şey açık ve nettir. Arşivi irdeleyin açıklamalarımda göreceksiniz. Sizin de bildiğiniz gibi ne Kanun ne de Yönetmelik yazılma aşamalarında kimseden görüş alınmamıştır. Sağlık Bakanlığının (Sizler, Abdullah AYDIN’la kesinlikle görüşmeyeceğiz dediğiniz için) özel daveti üzerine yönetmeliğin ne şekilde hazırlanması gerektiği hakkında görüşlerimizi sunduk.
Tarafınızca görüşlerimiz hiçbir şekilde dikkate alınmamıştır. “Biz yaparız olur Yönetmeliği” 24 Mayıs 2019 tarihinde Resmî Gazete ’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Belki bir değişiklik yapılır düşüncesiyle kanuni süre olan 60 günü bekledik ve son gün olan 24 Temmuz 2019 tarihinde Danıştay Başkanlığı’na davayı açtık.
T.C. Anayasası’nın öngördüğü sosyal hukuk devleti ve belirlilik ilkeleri göz ardı edilerek “Biz yaparız olur anlayışı” ile hazırlanan Yönetmeliğin insan haklarını ihlal eden maddelerine ve Anayasaya aykırılığı gerekçesiyle davamızı açtık. Kanunun Ek 1. Maddesine dava açmadık. Bu yalan beyan size aittir. Danıştay’a açtığımız dava ortadadır. Danıştay Başkanlığında görüşülen ve heyete giren dava dosyamız iddiasında bulunduğumuz Anayasaya aykırılığı haklı görülerek oybirliği ile Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na 5 Mayıs 2020 tarihinde gönderilmiştir.
Konuyu toparlarsak; Danıştay Başkanlığı, Optisyenlik Hakkında Kanunun Ek 1 Maddesinin 1. Fıkrasının Anayasaya aykırılık teşkil ettiğini beyan etmektedir. Ancak, 22 Haziran 2021 tarihinde Anayasa Mahkemesi de görülmekte olan davada 1. Fıkranın uygulama imkanı bulunmadığından reddine, 2. Fıkra olan “biz yaparız olur yönetmeliği”’ni yürürlükten kaldırılmıştır. Burada bizim neyin arkasına sığındığımızı kastetmektesiniz anlayabilmiş değilim.
2. “Optisyenlik okullarını açtıranlar şirin göründüler. Bunu yapanlar ucuz işgücü yaratma yani biri gelsin biri gitsin amacı güttüler. Bu oluşumun en başında yabancı sermaye, yabancı kuruluşlar ve bunların maalesef içeride de tetikçileri, yardımcıları var” diyorsunuz.
Sn. KARACANAK, Birlik Başkanı olarak halen öğrenemediğiniz şu ifadenizi düzeltelim. Biz Optisyenlik okulu diye bir okul açtırmadık. Faaliyetlerini sürdüren vakıf üniversitelerinde Optisyenlik Programlarının yer almasını sağladık. Sektörün bu önemli problemini çözüme kavuşturma mücadelesine 2006 yılında Meslek Yüksek Okulları Müdürler toplantılarıyla başladık. Bu yıllarda hangi yabancı sermayeden ve onların tetikçilerinden ve yardımcılarından bahsediyorsunuz. Gıybet yapmayın, dürüst olun gerçekleri çarpıtmadan hakikati anlatın. Altı yıl süren mücadelenin o yıllarda önemli gerekçeleri vardı. Müesseselerimizde bizlerle birlikte mesai harcayan, müesseselerimizin değeri haline gelen kardeşlerimiz bu yıllarda üniversite sınavlarına girip 400 puan alsalar bile Optisyenlik programlarında eğitim alamıyorlardı. Bu kardeşlerimiz açılmış bu programlarda öğretim görerek meslektaşlarımız oldular. Ayrıca bu programlarda meslektaşlarımızın çocukları da eğitim görerek meslektaşımız oldular ve müesseselerinin geleceğini teminat altına aldılar. Bu anlamlı hizmeti meslektaşlara şirinlik, ucuz işgücü olarak lanse etmek, aslında her şeyi bilen ve şahidi olduğu halde susan, insan hak ve hukukuna saygı duymayan, adalet duygusundan yoksun kişilerden beklenir.
Vakıf üniversitelerinde optisyenlik programlarının açılmış olmasına, meslek ve meslektaşımıza hizmete, eğitim mağdurlarımızın eğitim haklarına kavuşmasına, ülke genelinde 4500 optisyen kardeşimin ve meslektaşımın evine ekmek götürmesine vesile olmaktan, onur ve gurur duyduğumu bir kez daha size ve sizin gibi düşünenlere hatırlatmak isterim.
3. “Davaları açan şahısların çoğu mesleği icra etmiyor. Bu kişiler, hiç gözlük yaptılar mı? Hiç müşteriye satış yaptılar mı? SGK sözleşmesini bir kere okudular mı? Medula sistemine hiç girdiler mi? UTS nasıl çalışır bunun mantalitesini hiç bilirler mi? Acaba bir tane reçeteyi sisteme giriş yapabilecek bilgileri var mı? Mesleği icra etmeden meslektaşın sorunlarını nereden bileceksiniz?” diyorsunuz.
Sn. KARACANAK şu yanlış ifadenizi de düzeltelim. Yönetmeliğe karşı Dava açan şahısların 14’ü kurucu delege, ayrıca kurulan iki usulsüz Odaya, iki mesleki yetersizliği olan kişiye karşı dava açan Diyarbakırlı meslektaşların tümü mesleği uyguluyor. Mesleği uygulamayan ve dava açan iki kişi varız. Abdullah AYDIN ve Sn. Mahmut YETİM. Bir de dava açmayan Sn. Cemal BALIKTUTAN, sadece üç kişi. Bu üç kişi de, sizler müessesenizde mesleğinizi icra edip paranızı kazanırken sizlerin hak ve hukukunu korumak, işlemlerinizi düzgün yapabilmeniz için bürokrasi ile mücadele ediyorlardı. Bunları çok iyi tanıyor ve biliyor olmanıza rağmen, işinize gelmediğinden ben size hatırlatmak istedim. Ayrıca, konumuz meslek ve meslekte yaşadığımız sorunlar değil.
Konumuz, Birlik ve Odalaşma sürecinde oluşturduğunuz aksaklıklar, eksiklikler, usulsüzlükler, aidatlar ve Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararıdır. Kendinize yakıştırıp edindiğiniz yeni misyonla, terbiye kurallarını hiçe sayıp konuları çarpıtarak kişilerin mesleği uygulayıp uygulamadığına, sözleşme maddelerine, medula sistemine, UTS’ ye, reçete girişine, gözlük yapmaya ve satış yapıp yapmamaya taşımışsınız. Ayıptır, ayıp. Cahil cesareti değilse ancak ihanet ile adlandırıla bilinir bu tavrınız.
Mesleği fiilen uygulamayan, meslekten kazanç elde etmeyen meslektaşın, meslekle ilgili söz sahibi olmadığını ve mesleki sorunlardan bihaber olduğunu ne cüretle ve hangi yönetim anlayışıyla gündeme taşıyabiliyorsunuz. Anlamak gerçekten zor. Üstelik bu insanlar uzunca dönemler Dernek Başkanlıkları icra etmişlerdir. Bu ancak, akıl tutulması olarak izah edilebilir. Siz gerçekten geçirdiğiniz evrimle geçmişle ilgili hafızanızı yitirmişsiniz. Bazı gerçekleri hatırlatmakta fayda görüyorum. Reçete girişini, bilmezler dediğin medula sistemini, okumazlar dediğin sözleşme maddelerinde yapılan iyileştirmeleri SGK koridorlarında gece gündüz çalışarak hayata geçiren kişi benim.
Mantalitesini bilemezler dediğin, Abdullah AYDIN’ın projesidir diye sektöre servis ettiğiniz barkod-karekod uygulamasına geçiş aşamalarında, UBB sisteminin hayata geçirilmesinde sekretaryasına gece gündüz mesai yaptırarak ülke genelinde faaliyet gösteren meslektaşlarının hizmetine sunan kişiyim. Şimdi geçmiş hafızan yerine gelmeye başlamıştır zannediyorum.
Meslekle ilgili gözlük yaptılar mı? Gözlük taktılar mı? Müşteriye baktılar mı? Mesleğin, meslektaşın sorunlarını nereden bilecekler ithamlarında bulunuyorsunuz. Yazık, gerçekten çok yazık. Size saydığınız bu mesleki uygulamalar hakkında kendinize gelmeniz için çok şey söylemek isterdim ancak ne yazık ki sizin kendinizi indirdiğiniz bu seviyeye inmeme meslek etiği ve ahlaki terbiyem müsaade etmediğini size tekrar hatırlatmak isterim.
4. “Dava açanlar meslek sorunlarımızı çözmemize engel oluyorlar. Bu durum meslekte tekelleşmeye sebep olacak” diyorsunuz?
Sn. KARAÇANAK sizleri anlamak gerçekten zor ve hatta imkânsız görünüyor. Dava açanlar ne yapmış size, elinizi kolunuzu mu bağladılar? Ürettiğiniz projeleri hayata geçirmek için çıktığınız yolda engel mi oldular, yolunuzdan mı alıkoydular sizi? Açılan bu dava dosyalarına mahkemelerin hakimleri-savcıları bakıyor, dosyayı inceliyor, değerlendiriyor ve karar veriyorlar. Davalar için yapılması gereken savunmaları da oturup siz yazmıyorsunuz. Hukukçular yazıyor. Kendi ifadenizle bu savunmalar için 600 bin TL para harcadığınızı belirtiyorsunuz. Bu durumda size şu soru sorulmaz mı? Peki siz ne yapıyorsunuz? Çalışmanız, üretmeniz gereken projeleri uygulamaya koymanız için kim size engel oluyor?
Bunun üstüne bir de açılan davaların meslekte tekelleşmeye sebep oluşturacağını ifade etmişsiniz. Sizi gerçekten tebrik etmek lazım. Birlik Yöneticileri olarak, 21. yüzyılda hukuk literatürüne yeni ifadeler eklediniz. Biz bu süreçte üç yeni anlayışa şahit olduk. (1) Davaların iki türlü olduğunu, İyi niyetli davalar ve kötü niyetli davalar. Örnek vermek gerekirse. Davayı kendilerine yakın birisi açmış ise bu iyi niyetli dava, davayı kendilerine yakın olmayan biri açmış ise bu kötü niyetli dava oluyor. (2) Yürütmeyi durdurma davaları. Açılan davalarda mahkeme yürütmeyi durdurma kararı vermediği gün, davanın esası önemli olmuyor, davanın adı Yürütmeyi durdurma davası oluyor ve kazandık deniyor. Oysa ki, davalar esastan devam ediyor. (3) Dava açan kişiler tekelleşmeye sebep oluyor. Bu konuların her biri ayrı ayrı tartışılması gereken konulardır. Bu gibi ifade ve söylemlerin arkasına gizlenip konuları oraya buraya çekiştirerek, sorumlulukları başka kişiler üzerine yüklemeye çalışmakla başaramayacağınızı bilmenizi isterim. Başarının başta vizyon, liyakat, ehliyet ve hiç yorgunluk hissetmeden, meslek ve meslektaşlar için gece gündüz çalışmakla mümkün olacağını hatırlatmak isterim.
5. “Sektörde kaos gibi söylemlerle sahaya yeni figüranlar sokmaya başladılar. Karanlık garabet kimsesiz figüranlar. Kendi egolarının, kaybettikleri makam ve mevkilerin peşinden koşan kişileri hepimiz tanımalıyız.” diyorsunuz.
Sn. KARAÇANAK öncelikle size hatırlatmak istiyorum. Kamu Kurumu niteliğinde tüzel kişiliği olan bir yapının Başkanlığını yürütüyorsunuz. 9 ay daha yürürlükte olduğunu ifade ettiğiniz yönetmeliğin 4. Maddesini yeniden bir kez daha okumanızı tavsiye ediyorum. Bu madde hükümlerinin beraberinde, sağduyudan uzak, meslek etiği ve ahlak ilkelerini ihlal ederek yaptığınız söyleşi ve yazınızda, Anayasal hakları ölçüsünde düşüncelerini, eleştirilerini ve görmüş oldukları hukuksuzlukların giderilmesi adına hukuka başvuran meslektaşlarınız için şahıslar, birileri, kimsesiz figüranlar, karanlık ve garabet sözlerinizi optik kamuoyuyla paylaşıyorsunuz. Bu paylaşımlarda kullandığınız ifadeler gösteriyor ki sizin Yönetici olarak bu makam ve mevkie liyakat ve ehliyet açısından layık olmadığınız tüm açıklığıyla ortadadır.
Sektörde kaos gibi söylemlerle sahaya yeni figüranlar sokmaya başladılar başlığı altında, üstü örtülü olarak yıllarca meslek ve meslektaşı için mücadele etmiş ve uzun yıllar Başkanlığınızı yapmış ve sizi bugün bulunduğunuz mevkie yönlendirmiş bir meslek büyüğünüzün ismini günün adamı olmayı benimseyip, kibir ve egonuzla figüran benzetmesiyle paylaşıyorsunuz. Sizin ismini açıklayamadığınız bu şahsiyetli kişi, mesleğimizin gelişimi, meslektaşlarımızın kalkınması ve geleceğe hazırlanması adına yokluklar içerisinde yıllarca gece gündüz demeden yaptığımız mücadelede yol ve ilke arkadaşım olan Sn. Cemal BALIKTUTAN’dır. İsmini onur ve gururla açıklıyor ve paylaşıyorum.
Sn. KARAÇANAK yazınızda kaybedilen makam, mevki konusuna yer vermeniz isabetli olmuş. Üstü örtülü isimlerini açıklayamadığınız bu karanlık, garabet, kimsesiz figüran olarak ifade ettiğiniz kişileri siz iyi tanıyorsunuz. Tanımayanlar için ben isimlerini açıklıyorum. Şahsım Abdullah AYDIN ve Sn. Cemal BALIKTUTAN. Bizler, tüm Kurum ve Kuruluşlarca bulunduğumuz makamlarda mesleğe önemli katkılar sağladığı tescillenmiş kişileriz. Sormazlar mı size, hayatınızı kazancıyla idame ettirdiğiniz meslek için siz ne yaptınız, hangi çiviyi çaktınız? Bu bahsettiğiniz kişiler inandıkları yolda, hiçbir zaman hiçbir şeyin arkasına sığınmadılar. Adaysa adaylıklarını açıkladılar. Seçilirler, seçilmezler bunlar işin doğasında olan şeylerdir. Ancak konuya kişiler adına açıklık getirmek lazım. Sn. Cemal BALIKTUTAN Birlik ve Odalaşma sürecinin içerisinde hiçbir şekilde yer almamıştır.
Şahsıma gelince, 2003 yılında bu kutsal göreve başladığımda, kullandığım ifadeyi tekrar kullanıyorum. 11 yaşında çıraklığına başladığım ve çeyrek ekmeğin içerisinde eski kaşarla meyve suyunu bu meslekten elde ettiğim kazançla yedim içtim. Bana kimliğimi bu meslek kazandırdı. Son nefesime kadar mesleğime hizmet edeceğim dedim ve aynı heyecanla devam ediyorum. Sn. KARAÇANAK, size gelince “Benim bu işlerle uğraşacak zamanım yok, olsa da uğraşmam” diyen ve yalvar yakar o göreve talip olan siz değil misiniz? Dolayısıyla herkesi kendiniz gibi görüyorsunuz.
6. “Birileri, Kadıyı satın aldığınızda adalet ölür, adaleti öldürdüğün gün devlet de ölür sözlerini kullanarak yüce mahkemelerin verdiği kararlar apaçık ortadayken gerçeği yansıtmayan açıklamalarla Kurumları töhmet altında bırakıyor!” diyorsunuz.
Sn. KARAÇANAK, “Kadıyı satın aldığınızda adalet ölür, adaleti öldürdüğün gün devlet de ölür” sözü ve “Düzenin Esası Adalettir” sözlerini birileri kullanmıyor. Sizlere ısrarla adaleti hatırlatmak için Abdullah AYDIN kullanıyor. Bu sözleri kullanmak nasıl oluyor da gerçeği yansıtmayan açıklama oluyor ve kurumları töhmet altında bırakıyor, anlamak gerçekten zor. Mahkeme kararlarına gelince sizin de ifade ettiğiniz gibi kararlar apaçık ortada. Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu gerekçeli karar, hukukçuların hukuki yorumlarına açıktır. Anayasa Mahkemesince verilen kararda hukuki boşluk yaratılmaması açısından Anayasaya uygun yeni bir düzenleme yapılabilmesi için TBMM’ne dokuz aylık bir süre verilmiştir. İptal edilmiş yönetmeliğin, dokuz ay daha geçerliliğini gerekçe göstererek üyelere karşı vicdan ve merhametten yoksun, üstüne bir de yasal işlem başlatılacağı tehdidinde bulunmaktasınız. Biz ise bunun sağduyuya sahip yöneticiler olarak böyle uygulanmaması gerektiğini dile getiriyoruz. Konuları, kararları çarpıtan ve Kurumları töhmet altında bırakan bizler değil maalesef siz ve sizin gibi düşünenlerdir.
7. “Sormak lazım, bu insanlar ne ile geçinirler? Açtıkları davaların paralarını nereden temin ediyorlar” diyorsunuz.
Sn KARAÇANAK, hani eskilerin bir deyişi vardır “Zurnanın zırt dediği yer” diye.
İşte tam burada size bir teklifte bulunayım. Tarafıma yönelttiğiniz haksız ithamlara karşı, sizin merak ettiğiniz tüm konulara ve sorularınıza açıklık getirecek tüm belge ve bilgilerle birlikte optik kamuoyu önünde açık oturuma davet ediyorum.
Ben açmış olduğum davalar için yaptığım harcamaların paralarını nereden temin ettiğimi ve ne ile geçindiğimi belge ve bilgileriyle ispat edeceğim. Sizi de, sözünün arkasında duran her şerefli yönetici gibi, açılan davalar için harcadığınız ve her ortamda dile getirdiğiniz 600.000 TL’nin kime ve kimlere verildiğini belgeleriyle ispata davet ediyorum. Böylece meslektaşlarımız, binbir emekle kazançlarından arttırdıkları aidat ödentilerinin nereye ve nasıl harcandığını öğrenmiş olurlar.
8. “Yönetmelikte haksız ve yanlış maddeler var mı, evet var. Her şeye dava açıyorlar. Biraz vicdan merhamet olsaydı otururlar konuşurlardı” diyorsunuz.
Sn. KARAÇANAK, şaşırmadım desem yalan olur, ilk kez doğruyu dile getirdiniz. Yönetmelikte haksız ve yanlış maddeler var ifadenizden dolayı sizi kutluyorum. Sağlık Bakanlığının daveti üzerine, Yönetmeliğin Anayasaya aykırılığı ve insan haklarını ihlal eden maddelerinin kaldırılması için gerekli girişimlerimizi şuuraltınızdan da olsa takdir ettiğinizden duyduğum mutluluğu dile getirmek istiyorum. Ne kast ettiğinizi anlamadığınızı bilmekle birlikte vicdan ve merhamet konusuna gelecek olursak, bu önemli hasletleri kullandığımızda bize kapıyı önce Geçici Birlik Yöneticileri gösterdi. Siz göreve geldiniz ne yaptınız? Aynı geleneği sürdürdünüz. Sanki bu yaklaşımda siz bulunmuşsunuz da bizim tarafımızdan kabul görmemiş gibi bir söylemi etik ve ahlaki bulmadığımı da ifade etmek istiyorum.
9. “Buraya tuz biber olarak değil şeker olarak katkı yapmak lazım” diyorsunuz.
Sn. KARAÇANAK, saydığınız iki beyazın yanında bir de meyve kullanmışsınız. Bu saydıklarınız insan yaşamı için vazgeçilmez nitelikler taşırlar. Ancak konusunun uzmanları tarafından bunların aşırı kullanımı zehir olarak adlandırılıyor. Biz, bunları ölçüsünde kullanmaya çalıştık. Ne yazık ki sizlerin çanağında Zehir’e dönüştüler.
Sayın KARAÇANAK, size bir önceki açıklamamda sordum. Bilgi edinme hakkım doğrultusunda bir kez daha soruyorum: Geçici Birlik Yönetiminde Denetleme Kurulu Başkanlığı yaptınız. Genel Kurul kararı olmadan Geçici Birlik Merkez Yönetim Kurulu, Huzur Hakkı dağıtılması kararı aldı mı? Aldıysa, Genel Kurul Kararı olmayan bu hukuktan yoksun dayanaksız kararı Denetleme Kurulu Başkanı olarak nasıl onayladınız? Şayet Huzur Hakkı dağıtıldıysa Denetleme Kurulu Başkanı olarak siz kaç para aldınız?
Siz özlü sözlerden pek hoşlanmıyorsunuz ama ben her zaman kendime örnek aldığım ve ezberlediğim sözlerle bitirmek istiyorum.
– Hayatta hiçbir zaman yalpalamayacaksın,
– Düşüncelerinde bir ileri bir geri adım atmayacaksın,
– Her dönemin adamı değil, her dönem ADAM OLACAKSIN.
24 Ekim 2021
Abdullah AYDIN
kaynak: https://optisyeninsesi.com/sn-ergun-karacanak-a-cagrimdir/
Son Görüntülenen Ürünler
BASKILI SILME BEZI
MIN SIPARIS 1000 ADETTIR BASKI DETAYLARI ICIN SIPARIS GERCEKLESTIGINDE İLETİŞİME GEÇİLECEKTİR