Sevdandan Bulasın
18 Mayıs 2024 Cumartesi
Birkaç gündür dükkana geldiğinde beni göremeyen kadın, yandaki balcıya not bırakmış.
Cumartesi pazara ineceğim. O uzuna söyleyin dükkanda dursun. Her gün gelip gidemem ben.
Aksi gibi cumartesileri daha geç açarım dükkanı. Ama kısmet işte o gün tam vaktinde gelmişim. Pasajdan içeriye yaşlı bir köylü kadınla beraber girdim. Kapıyı açarken de yanımda bitti. Pazar ola dedi yanımdaki gölge.
Sağ ol dedim. Bismillah çekerek dükkanı açtım. Kadıncağızı içeriye davet etmeden direk içeriye girip elimdekiler tezgaha bıraktığımda arkamdan devam eden sitemli sesle kendime geldim.
Bu zamanda esnaf olmak kolay. Sen bu saatte dükkan açıyorsun, benim rahmetli bu saatte , 2 dönüm tarlayı eker,2 eşeğin birini satar , kahvede de çayını içerdi.
Sözün sahibine baktım. Yere paralel yürüyen, 2 büklüm, yüzü kırışıklıklar içinde ilk kez gördüğüm bir ķöylü kadın. Ardından sürüklediği eski bir pazar arabasına dayanıklı vaziyette hesap soruyor.
Buyur teyze, ne istiyorsun ?dedim.
iyiliğin dedi. Ben herkesin iyiliğini isterim.
Güldüm.
iyi ya dedim. Allah herkese iyilik versin.
versin de dedi. Her şeyi Allah’tan beklemek olmaz. O iyilik için biraz gayret lazım.
Allah Allah dedim içimden. Bu konuşmanın sonu nereye varacak merak etmeye başladım. Belli ki bir sorun var. Yoksa sabah sabah birbirimize niye iyilikler dileyelim?
Yavaş hareketlerle oturduğu sandalyeye pazar arabasını çekerek naylon torba içinden hiçte yabancısı olmadığım eski bir gözlük çıkardı.
Bu gözlüğü sen yapmışsın dedi. Gözlüğüm kırıldığında da bu camları takması için bizim köyün minibüsçüsüne verdim. O da sana getirmiş, sen de bu çerçeveye takmışsın.
Gözlüğü elime aldım. Yüksek hipermetrop camları olan kil gibi incecik çerçevesiz bir gözlük. 15-20 gün kadar önce minibüsçü olduğunu şimdi öğrendiğim adamı hatırladım. Gözlüğe artık ihtiyacı kalmamış kardeşinin çerçevesine bu camları taktırmış,
ihtiyaç sahibi biri. Kadına masraf çıkmasın diye de belirtmişti. Ben çerçeveyi iyice incelerken, iyilik baştan savmakla olmaz dedi. Goca dükkanda başka gözlük mu yoktu da bu ikide bir yüzümden düşen gözlüğü bana verdin. Her dakka eğilir durur. Sağlam dursun diye ip bağlamaya kalksan ip gibi çerçeve. İp durmaz, kayar.
Sonra , şalvarının cebinden çıkardığı bir tutam bürünmüş parayı tezgaha koyup, sigorta hakkım neyim umurumda değil. Al bu parayı bana sağlam bir gözlük ver dedi.
Daha konuşturmadım. Çizik içindeki camları da yenileyip, sağlam bir kurum çerçevesine takıp, parasıyla beraber kadına uzatırken, ah almaktan korktuğumu belirttim.
inşallah beddua etmemişsindir.
Gözlüğü taktı. Çerçeveden çok camların berraklığı yüzünde hafif bir gülümseme yarattı.
Gözlüğü tekrar çıkardı. Dikkatlice yüzüme baktı.
Biz ah etmeyi asırlar önce bıraktık. Bizim buranın insanları içerler, kavga ederler, küfür ederler ama beddua etmezler dedi. Annem anlatmıştı. Biz Rumlarla beraber yasarken Kargılı bir Rum köylüsü bir haksızlığa uğradığında bırakın sevdasından bulsun dermiş. Allah’ından bulmak, şeytanından bulmak gibi bir şey değil. Sevdasından bulmak, hem ihanetleri en büyüğü hem de insanı ondurmayan bir söz. Ben oğlumu, kocamı kaybettim. Ağzımdan beddua çıkmadı.
Bir gözlük için mi acı söz söyleyecem?
Toparlandı. Bir 50 lira tezgaha attı.
Beni bu yaşa sevda getirdi, senin de sevdan bitmesin dedi.
Metin Turanlı
Yazarın diğer yazılarını okumak için tıklayınız |
kaynak: https://optisyeninsesi.com/sevdandan-bulasin/