Optometrist Türkiye için Gerekli midir?
12 Mart 2020 Perşembe
Optometri Türkiye için Gerekli midir?
Optometristler, bazı ülkelerde göz hekimlerinin denetiminde refraksiyon, az görenlere yardım ekipmanları ve kontakt lens uygulamalarında yardımcı olarak çalışabilen, göze cerrahi müdahale hakkı bulunmamakla birlikte, görme bozukluğu yaşayan kişilerin sorunlarını saptama, gözlük, lens önerme ve satış hakkına sahip olan bir meslek grubudur.
Optometri eğitiminde tam bir birlik olmamasına rağmen liseden sonra 4-6 yıl süreyle genel görme bozuklukları, gözlük ve kontakt lens vb. eğitimleri verilmektedir. Ancak ülkeden ülkeye farklı tanımlamalar nedeniyle optometriye yaklaşımlar da farklı ve tartışmalıdır.
Örneğin, ülkemizde optometri eğitimi yoktur ancak optisyenlik eğitimi yıllardır verilmektedir. Göz hekimi sayısı sadece 55 olan 25 milyon nüfuslu Gana gibi bir ülkede 200 optometrist mantıklı bir destek olarak görünmekteyken, Avrupa’da Fransa ve Yunanistan’da optometristler kabul görmemekte, diğer bazı ülkelerde ise ancak göz hekimlerine bağlı olarak çalışmaktadırlar.
ABD‘de ise özellikle lobi faaliyetleri ile daha aktif çalışma hakları elde etmişlerken ortaya çıkan hukuki davalar nedeniyle optometriden kurtulma veya kısıtlama hesapları yapılmaya başlanmıştır.
Günümüzdeki teknolojik gelişmeler ışığındaki bilgisayar ölçümlerine rağmen, gözlük numaralarının tespiti için yapılan refraksiyon muayenesi, dışarıdan kolay gibi görünse de uzmanlık ve beceri gerektiren bir muayenedir. Bu konunun hafife alınmasına verilen çarpıcı bir cevabı paylaşmak isterim.
1960’ların sonunda Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Bankası’nda efsane hocalardan Cahit Örgen’i gözlük muayenesi yaparken gören başka bir hoca kendisine: ‘’Hoca Hoca, sen İnönü dahil birçok ünlüyü ameliyat etmiş büyük bir hocasın, ne işin var gözlük muayenesiyle’’ dediğinde kendisinin verdiği cevap: ‘’Ben İnönü’ye yaptığım ameliyattan ne kadar onur duyuyorsam, yaptığım her gözlük muayenesinden de o kadar onur duyuyorum.’’ Gerçekten de bu işin uzmanlarının da onaylayacağı gibi refraksiyon muayenesi hem bilimsel hem de sanatsal bir işlemdir.
Ülkemizde göz sağlığı ve hastalıkları ile ilgili muayene, tıbbi ve cerrahi tedavi yetkisi sadece göz uzmanlarına verilmiştir. Göz hastalıkları uzmanlarının ve uzmanlık eğitimi almakta olan hekimlerin 85 yıllık ulusal mesleki ve bilimsel uzmanlık derneği olan Türk Oftalmoloji Derneği bünyesindeki Kontakt Lens ve Optik, Refraksiyon ve Az Görme Rehabilitasyonu birimleri de bu konuya verilen özel önemin bir göstergesidir.
Ülkemizde göz hastalıkları uzmanı olabilmek için liseden sonra en az 11 yıl olmak üzere zorunlu hizmetlerle 14-15 yıl gibi uzun ve çok zorlu bir süreç söz konusudur. Bir göz uzmanı olabilmek neredeyse 3-4 adet dörder yıllık fakülte bitirmeye denk gelmektedir. Bugün için Türkiye’nin tamamında 4000’i geçen göz hekimi sayısı da, özellikle ayrı bir haksız uygulama konusu olan zorunlu hizmet ile dağılımı da neredeyse bütün ilçeleri kapsayacak şekilde yeterlidir.
Lise sonrası en yüksek puanlarla girilen 6 yıllık Tıp Fakültesini, zorunlu hizmeti bitirip, sonrasında 50000 hekimin girdiği Tıpta Uzmanlık Sınavı olan TUS’da ilk 200’e girip 5 yıl boyunca, nöbetler dahil, gece, gündüz çalışıp ancak bir uzmanın denetiminde hasta bakma veya ameliyat yapma şansı olan bir asistanın (uzmanlık öğrencisi) dahi tam yetki ve sorumluluğu söz konusu değilken bir optometristin hem hasta bakması, reçete yazması hem de gözlüğü yapması Türkiye gerçekleriyle ve eşitlik ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Bir göz hekimi hiçbir yerde, hiçbir şekilde hekimlik yapmamak şartıyla ancak optik mağazası açma yetkisine sahipken, bir gözlük mağazası içinde bir göz hekiminin dahi muayene yapması yasaklanmışken, daha az eğitimli başka bir meslek grubunun hem göz muayenesi hem de gözlük yapması ne derece mantıklıdır.
İnsanların çoğunun işportadan seçmece gözlük alarak kendisini bir süre idare ettiği ve fakat hekime gitmeyerek erken teşhis edilebilecek bir glokom, optik sinir ödemiyle gelen bir beyin tümörünün veya retinopati benzeri bir göz hastalığının atlandığı bir toplumda sadece gözlüğe yönelik değil, tam ve iyi bir göz muayenesi ile kişiye özel gözlük + tedavilerin önemine dikkat çekilmelidir. Genel tıp + göz hastalıkları eğitimine sahip bir hekim yetkili olduğu kadar yanlış bir uygulamadan da aynı oranda sorumludur. Hekim dışı bir meslek grubunun yetki ve sorumluluğu ise ayrı bir tartışma konusudur.
Bütün bu tartışmalı konular yetmezmiş gibi son zamanlarda neredeyse sadece beyana dayalı olarak yurt dışından ülkemizdeki tıp fakültelerine dahi yatay geçişler, yabancı bir hekim veya sağlık çalışanı için eskiden gerekli olan denklik belgesi şartının gevşetilmesi, Tabip Odası onayı ve Türkçe bilme zorunluluğunun kaldırılması ne yazık ki, küresel sermayenin önünün açılması, ülkemizdeki hekim ve sağlıkçıların emeğinin ucuzlatılması, emeklerinin sömürüsüne yönelik girişimlerdir. Hele hele dilini bile tam konuşamadığı bir kişiye nasıl yardımcı olacağı, yanlış bir uygulama yaptığında sorumluluğunun ne olacağı da ayrı soru işaretleridir.
24 Avrupa ülkesinden yaklaşık 500 göz hekiminin katıldığı 2012 Avrupa Oftalmoloji Kurulu sınavında birinci, 2013’te ise ikinci ülkemizden çıkarken, Türkiye göz hastalıkları uzmanları kategorisinde tüm ülkeler arasında en yüksek ortalamayı tutturmuştur. Türk oftalmologları nitelik ve nicelik açısından dünya standartlarının üzerinde olduğunu uluslarararası arenada ispatlamışken yabancı hekim veya göz ile ilgili yardımcı bir meslek grubuna ihtiyacımız kesinlikle yoktur. Bütün bunlara rağmen, son yıllarda küresel sermaye zincir hastaneler ve zincir optik mağazalarıyla boy göstermeye başlamıştır, süpermarket şeklindeki eczane zincirleri projesi ise eczacıların birlik oluşturup direnmeleri sonucunda şimdilik engellenebilmiştir.
Mesleki açıdan ayakta kalabilmek, emek sömürüsüne direnebilmek, mesleği geliştirmekten daha fazla önem ve öncelik kazanmaya başlamıştır.
Doç.Dr.O.Murat UYAR/ Göz Hastalıkları ve Cerrahisi Uzmanı, FEBO, FICO
kaynak: https://optisyeninsesi.com/optometrist-turkiye-icin-gerekli-midir
Son Görüntülenen Ürünler