Luxottica’nın güneş gözlüklerini mobilya mağazalarında satışa sunmasına meslektaşlarımızla birlikte tepki gösterdik. Çoğumuz siparişlerimizi iptal ettirdik, çünkü güneş gözlüğü bir aksesuar değil, sağlık gerecidir.

 

• Garanti yok: Mobilya mağazasından alınan bir gözlüğün camında ya da sapında sorun çıksa, kim ilgilenecek?

• Orijinal mi belli değil: Etiketi ve faturası olsa bile tüketici bunu doğrulama imkânına sahip değil.

• Ayar ve bakım yok: Gözlüğü takıp yüzünüze göre ayarlatmak, gevşeyen vidasını sıkmak, kırılan parçasını değiştirmek mümkün değil.

 

Aynı durum internetten alınan güneş gözlükleri ve kontakt lensler için de geçerli. Online satılan birçok çocuk güneş gözlüğünde UV korumasının yetersiz olduğunu bizzat gördük. Kaliteli bir güneş gözlüğü, katarakt gelişimi riskini azaltır, bu nedenle mutlaka gözlükçüden alınmalıdır.

 

Kontakt lenslerde de tehlike büyüktür; internette satılan lensler gözde kızarıklık, batma, ışığa hassasiyet ve ağrı gibi şikâyetlere; hatta kalıcı görme kaybına yol açabiliyor. Bu yüzden kontakt lens de mutlaka gözlükçüden temin edilmelidir.

 

Bazı kesimler bu tepkiyi küçümseyip “muhalefet yapmak” gibi göstermeye çalışıyor. Ben net olarak söylüyorum: Bu bir muhalefet meselesi değil, halk sağlığını koruma meselesidir. Tüketicinin göz sağlığını hiçe sayarak, işi bilmeyen kişilere ürün satılmasına göz yummak kabul edilemez. Kimse, mesleğin değerini küçümseyerek yanlış uygulamaları normalmiş gibi gösteremez. Biz göz sağlığı söz konusu olduğunda taviz veremeyiz ve vermeyeceğiz.

 

Biz yıllar önce bu tehlikeyi görmüştük. O yüzden Ankara’nın tüm ilçelerinde farkındalık kampanyası başlattık: “Güneş gözlüğü bir sağlık gerecidir, gözlükçüden alınır!” ve “Kontakt lens gözlükçüden alınır” sloganlarıyla billboardlarda mesajlarımızı verdik. Bugün yaşananlar, o çalışmaların ne kadar yerinde olduğunu gösteriyor. Geç kalınmış bir şey yok; doğru yerde durmaya devam ediyoruz.

 

 

Bana diyebilirsiniz ki, “Neden bu kadar yazı yazıyorsun, paylaşımlar yapıp eleştiriyorsun?” Cevabım şu: Ben ne kadar uyuşamasam da kimseyi mahkemeye vermedim. İftira atmadım. Odada yöneticiyken de yapmadım. Odanın parasını bu işlere harcamayı kendi ağırlığıma yakıştıramazdım çünkü. Ben sadece herkes her şeyi bilsin ve birileri hata yapıyorsa, bu sektörün hayrına hatasından dönsün istiyorum. Görüyorum ki durum gitgide kötüleşiyor. Birinin, tabiri caizse, bazılarını silkelemesi gerekiyor.

 

Özellikle Ankara Odası’na sesleniyorum, ama tüm odalara ve Birliğe de naçizane bir tavsiyem olacak: Bu tür farkındalık çalışmalarını tekrar yapın. Biraz düşünün, ne yaparsak insanlarda farkındalık yaratırız diye. Radyo reklamları verin mesela. Birkaç metin hazırlayın, dikkat çekici bir şarkı bulun; hem akılda kalıcı hem de teşvik edici olsun. İnsanlar arabada, mağazalarda radyo dinliyor; zincir mağazaların reklamlarını duymasınlar sadece. Güneş gözlüğünü gözlükçüden almayı insanların aklına sokmak lazım. Az maliyetle çok insana nasıl ulaşırız, bunu düşünün. Görevinizin hakkını verin. Sektörü koltuk çatışmalarına, gruplaşmalara boğmayın. Bu sizi bir yere getirebilir ama size inanan meslektaşlarınız sorunlarla boğuşmaya devam eder. Sektör adına pragmatist davranın, kendi adınıza değil. Kendinizin de sektörün de saygınlığını korumak sizin elinizde. Bunları yapın ama süreklilik olsun. Biz de eleştirmeyelim, alkışlayalım.

 

Cenk Gültekin
2.bölge Ankara Optisyen Gözlükçüler Odası Eski başkanı/ TOGB TBMM komisyonu üyesi