Esra Beni Eversene!
20 Aralık 2025 Cumartesi

Bazen İnsana Rahat Battığı Olur
İki dükkan neyine yetmiyor be adam? Ne bakarsın çoluk, çocuğun lafına? Sanki başka bir piyasaymış gibi sen tut, iki sokak ötede üçüncü dükkanı aç. Sonra da kara kara düşün. Eleman, kira, diploma, elektrik, vergi falan derken kafayı yemek üzereyim. Ne diye öylesine hırsa kapıldım bilmem. Ama saf adamız abicim. Kolay dolduruşa geliyorum. Bunu hissetmiş olacak ki, bir haftadır oğlan gözüme görünmüyor.
Reklamlardan görüyorlar herhal, cebine 50 lira koyan gelip güneş gözlüğü istiyor. 100-150 lirası olansa Rayban’dan başka bir şeye tenezzül etmiyor.
Tam böyle işsizlikle ilgili çareler ararken, canımın sıkıntısını bekarlığıma veren bilgisayarcı Erol, “hadi seni evlendirelim” dedi. Bak işler nasıl açılır?
“Evlensene oğlum sen! Katıl şu evlilik programlarına. İzleyelim biz de. Senden kralını mı bulacak bu programlar?
Boysa boy! Kariyer desen kralı var. Mal, mülk de yerinde. Ben senin yerinde olsam var ya, 5 dakika düşünürsem şerefsizim.”
Akşam eve geldiğimde düşünüyorum. “Aman, başıma iş mi açacam ya!..”
Öte yandan, “neden olmasın?” diyorum.
Dost var, düşman var.
Yeteneklerimi ölçüyorum. Hiçbir becerim yok. Benden bir cacık olmaz.
Bu evlilik programı ile… Yok canım. El âlemi kendimize güldürmeyelim.
“Ne ilgisi var abicim” diyorum kendi kendime.
Habire gözlük mevzusu açıp, sözü Burçak Optik’e getirmekte var. Bundan iyi reklam mı olur? Hem bakarsın, hakkaten zengin birini bulurum.
Ama oğlum var. Burçak kabul etmez böyle bir şeyi.
Sabaha kadar bu şekilde düşünüp durdum. Ertesi gün ilk iş telefonla programı aradım. Bir hafta içinde de Esra Erol’un karşısındaydım.
Stüdyoda Bir Optikçi
54 yaşında. Üç dükkân, bir tarla, dört ev, iki araba sahibi.
22 yaşında erkek çocuğu var.
Sevgi ve saygıya dayalı, dostluğa önem veren, zevk sahibi, kendi ayakları üzerinde durabilen 25 ile 65 yaş arası bir bayanla evlenmek istiyor diye takdim edildim.
“Bu yaş aralığı niye bu kadar geniş?” diye sordu Esra Hanım.
“Ben her yaşla anlaşabilen bir yapıya sahibim” gibi bir şey söyledim.
Bir sürü talibim çıktı. Ama kolay kolay beğenmemeye çalışıyorum. Ne kadar gündemde kalırsam o kadar iyi.
Beraber çay içtiğimiz kadınların hesabı yok. Bir haftalık, on beş günlük flörtlerimiz de oluyor. Her flörtte benden hediye bir gözlük de karşı tarafa gidiyor. Ama olsun.
Her gün TV’deyim. Haftanın beş günü İstanbul stüdyolarındayım. İşler bir açıldı sormayın. Yeni elemanlar aldık.
Müşterilerimizden telefon açıp akıl verenler var.
“Abi, seni çok seviyoruz, o muhasebeci abla tam senlik.”
“Annem diyor ki, Azeri kadından sana hayır gelmez…”
Ben de böyle bir şey bekliyorum ama gelmiyor ki. Bir tane bile göz doktoru bir kadın katılmadı ki kapalım hemen. Üstte muayene, altta dükkân…
Vazgeçtim göz doktorundan, eczacı bile olur. En azından güç birliği yapardık.
İtiraf edeyim, artık dükkân mükkân umurumda değil. Gittiğimde de çabuk sıkılıyorum. O spotları, o ortamı özlüyorum.
Bir iki reklam filminde oynadım. Evlilik programlarını konu alan “Kızım seni Ali’ye vereyim mi?” adlı diziden teklif aldım.
Bu tür programlara çıkmayı ayıp ve alçaltıcı bulan ben için artık hayat; sahne, spotlar, alkışlar ve polemiklerden ibaret.
Nasıl? Beni mi çağırıyorlar?
Geldim! Geldim!
Motor!
BAŞLA!
✍️ Metin Turanlı
kaynak: https://optisyeninsesi.com/esra-beni-eversene/
