Ben neymişim be!
1 Mart 2024 Cuma
O yaşın coşkusu, heyecanı, hormonların etkisine girişi, bedenini tanıması, deli deli akan kanı, karşı cinse duyulan ilgisi kadar, sorumluluk aklıma gelir.
18 yaşın sorumluluğu da ne ola ki? diyeceksiniz. Bu içinde yaşadığımız özel durumların, gencecik bir bedene yüklediği, ileride tecrübe diye adlandırılacak şeyin adıdır.
Lise 2. sınıfta babasının sigara kaçakçılığından hapse girmesi ile iki kız kardeş ve annenin yükünü üzerine alan bir gencin eğitim hayatını bırakıp, iş hayatına yönelmesi durumudur.
Gül suyunda 2 göz odalı gecekondu dan erken saatlerde E beş’e çıkıp, otobüsle Kadıköy’e giden ben, o şubatta ilk kez yön değiştirip Kartal adliyesi yanındaki Direnç optikte çalışmaya başladım.
Direnç Optik, babamın Metris cezaevinden arkadaşının oğlu tarafından önce eski Tekel caddesinde, sonrada minibüs yolunda ki adliye yanında örgüt parasıyla açılmış bir dükkan. Dükkanın kalfası askere gidince ben çalışmaya başladım.
Öncesinde 6 ay kadar Kuşdilinde eski Feza sinemasının pasajında Erdem Saylam tarafından işletilen Evren Optik’te çıraklığa başlamıştım. Erdem abi, Ereğli demir çelik fabrikasından ayrılmış, Serasker caddesinde ki, Al-gör ve Saydam optiğin sahibi Yusuf Saylam ın oğluydu.. Oğlunun sürekli kumar oynaması ve gece hayatına olan düşkünlüğü yüzünden Yusuf amca oğluna bu dükkanı açmış, iş güç sahibi olursa ondan kurtulacağını düşünmüştü. Orada kaldığım 6 ay boyunca ölçmeyi, kesmeyi öğrenmiş, kendimi bir kalfa, hatta bir usta gibi görmeye başlamıştım. Ama benim bu becerim haftalığımı artırmaya yetmemişti.
Yol ve yemek parasını bahane edip işi bıraktığımda aklımda babamın ” Oğlum madem çalışıyorsun, eve yakın bir yerde iş bul. Arkadaşım Hakkı bey’in oğlunun Cevizli de gözlükçü dükkanı var. Elemana ihtiyaçları var. Seni alacaklarmış. ”garantisi vardı..
Ağırlıklı olarak Tekel işçilerinin hayat verdiği Kartal da adliye şimdiki binasına taşınmadan önce her mahkemenin ayrı ayrı yerlerde olduğu bir yapıydı. Bizim dükkanın yanındaki adliye ise daha çok icra ve ticaret davalarının görüldüğü mahkemeydi.
Direnç optikte beni karşılayan pos bıyıkları yere kadar sarkık, boğazlı kazaklı, postallı 20 li yaşlarının sonunda Özgür abiydi. Elime anahtarları tutuşturup, işe başla dedi. Kendisi iki büyük çuvalı kamyonete yükleyip gitti.
Akşama kadar çevre esnafı ve dükkanı tanımaya çalıştım. Cam çeşidinin hiç olmadığı, toplamda 100-150 çerçeve ile yürümeye çalışan bu ruhsatsız dükkana verebileceklerimi gözden geçirdim. Çok az gördüğüm Özgür abiyi, her gördüğümde sıkıştırmam sonuç verdi. 1 hafta içinde bulduğu bir diploma fotokopisi ile sigorta ve adliye anlaşmalarını yaptım.
Benden önce çoğu kez kapalı olması ve benim sürekli mesaim yüzünden işlerde bir kıpırdanma oldu. Varlığım etkisini göstermeye başlamıştı.
Organik cam pahalı olduğu için pek alamıyoruz. Mineral camlar ise eski bir seramik taşta yapması hem uzun, hem de kolay kırıldığı için riskli. Bir Cam kırıldığında gözlüğü 2-3 gün sonra teslim ediyorum. Ustalık konusunda kendime güvenmemeye başladım. Zaten az iş olan dükkanda kırdığım camın, küçük kestiğim gözlüklere koyduğum misinanın haddi hesabı yok. Dükkanda en çok harcadığım şey misina. Kemik, metal fark etmez. Her gözlüğe bolca kullanıyorum. Ama benden yine de memnunlar. Özgür abi de çevre esnafta.
Özgür abi, Yoldaş,. Sen bu işin kralısın. deyip kaytarıyor.. Sonraları nereye gittiğini öğrendim. Kolunda paketlerle ya sol bir franksiyona ait derneğe ya da Kartal tren istasyonunda bulunan postanenin yanındaki kartpostal tezgahına gidiyor. Dediğine göre kartpostal tezgahında işler çok iyi.
Direnç optiğin hemen yanında bir kuruyemiş dükkanı( ki, bütün gün oraya takılıyorum), karşı köşesinde de Ersallar kollektif şirketi yazan bir toptan gıda dükkanı var. Toptan olmasına karşın, semtimizin insanlarına da perakende hizmeti de veriyor. Ama bu hafta yoğun bir hareketlilik var dükkanda. Dükkana her giren bir çuvalla, bir paketle çıkıyor. Çıkanlar arasında Özden abiyi görüyorum, elinde yağ tenekesi ile. Bana 15 lira borcu var. Arkasından Sesleniyorum.
Özden abi.
Bana doğru dönüp, ikircikli bir şekilde
Samim diyor. Yağ almıştım da..
Abi diyerek borcunu hatırlatacağım. O erken davranıyor.
Ya kusura bakma. Sana da borcumuz var ama…Tekel de direniş başlayacak diyorlar. Bir greve gidersek ne kadar süreceği belli olmaz. Gördüğün gibi herkes erzak yığmakla meşgul. Bu grev bundan öncekilere benzemez. Eskiden köyde akrabalar vardı. Onlar arkamızda dururdu. Şimdi herkes bura geldi. Kim bakar bize?
Yeni bir şeyler öğrenmeme karşın tüm anlayışsızlığımla,
Eee benim para ?dedim diklenerek.
O para senin değil dedi. yüzünü ekşiterek. Özgürün. Özgür’e söyle, halkının örgütsel hesabından düşsün. Şimdi, bir lafın altında kalmak tüm günümü zehir ederken, o yaşlarda akşam eve giderken olayı unutmuştum bile. Nasıl unutmayayım, elimde bond çanta ile dükkandan değil de büyük bir şirket muhasebesinden geliyordum sanki.. Özgür abiye bir arkadaşının hediye ettiği derisi siyah, kulpu kahverengi ince bond çantayı taşımaya utanması bana yaramıştı. SSK ve adliye reçetelerini yazımın kötülüğünden dolayı dükkanda liste etmeye utanır, eve götürdüğüm reçeteleri kız kardeşlerimin yardımıyla önce harita metod sayfasına yazar, sonra 2 karbon kağıdıyla 3 nüsha şeklinde çizgisiz dosya kağıdına kopya ederdim. Ama asıl önemli olan içi boş dolu farketmez bir iş adamı sıfatıyla bond çantanın elime yakışmasıydı.. Bir bankada işe başlayan komşumuz Galip amcanın oğlu Tezcan’ın çantama bakışı, ben de bu duyguyu yaratmıştı.
Darbe sonrası örgütün çökertilmesi, Özgür abinin yurt dışına kaçması, Benim bir küçüğüm kız kardeşimin zorla evlendirilmesi, adliye sekreteri evli bir kadına aşık olmam, dükkana sahip çıkmamı engellememişti. Ağır borç yükü ve dükkanın kendini çevirememesi yüzünden dükkanı kapatmış, elimdeki tüm çerçeve ve camları toptancılara iade etmiş, borç dışında kalan küçük bir tutarı da hapiste ki Hakkı amcaya yollamıştım.. O yaşta bu kadar ilkesel ve tutarlı davranan ben, şimdi bir suç örgütünün başı olarak kendini polis diye tanıtıp insanların parasına göz diken bir çeteye sahibim.
Ve 18 yaşımı, o günkü duyarlılığımı böyle arada özlüyorum işte…
Metin Turanlı
Yazarın diğer yazılarını okumak için tıklayınız |
kaynak: https://optisyeninsesi.com/ben-neymisim-be/