Atalet!
22 Aralık 2020 Salı
Saygıdeğer meslektaşlarım;
Bu sıkıntılı süreçte kitap okuma düşüncemi eyleme geçirdiğimi bir önceki yazımda dile getirmiştim. Bugünde Mümin SEKMAN tarafından kaleme alınan bir kitabı okudum. Kitabın ismi ve konusu “Kişisel ataleti yenmek”. Çok beğenerek okuduğumu ve etkilendiğimi belirtmek istiyorum. Sizlerin de bu kitabı temin ederek okumanızı tavsiye ediyorum.
Atalet deyimi, teknik anlamda eylemsizlik, durağanlık, hareketsizlik anlamına gelmektir. İnsanların psikolojik ve fizyolojik ataleti üzerine sıklıkla kullanılmayan bir deyiş.
Daha çok fizik biliminde nesnelerin fiziksel ataleti üzerine yaygın olarak kullanıldığını biliyoruz. Bizler bu durumu günlük hayatımızda kullandığımız dilde genel olarak tembellik, ağır kanlılık, yavaşlık, hantallık, üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi ağır hareketlilik durumu, yumurta kapıya gelmeden harekete geçmeme gibi deyimlerle ifade etmekteyiz.
Son yıllarda insanların, kurumların ve toplumların psikolojik ve fizyolojik ataleti üzerine de kullanılmaya başlanmış ve yazım hayatında yerini böyle almış olduğunu görüyoruz.
Cansız nesnelerdeki atalet şu şekilde ifade ediliyor: Nesneler iki temel durum içerisinde bulunabilirler, hareketli halleri ve ataletli halleri yani eylemsizlik halleri. Nesnelerde atalet, bir nesnenin bulunduğu yerde herhangi bir harekete karşı direnç göstermesine denir. Mesela bir arabayı iterek yürütmeye kalksak, arabayı ilk harekete geçirme anında daha fazla bir kuvvete ihtiyaç hissedip daha fazla güç sarf ederiz. Hareket ettikten sonra ise daha az bir kuvvetle yürütebiliriz. İşte durağan bir arabanın bu ilk hareket anında göstermiş olduğu dirence, arabanın ataleti bir başka ifadeyle eylemsizliği ve durağanlığı deniyor.
Tabiatta hiçbir cansız nesne veya cisim bulunduğu durumu terk etmek istemiyor. Durağan herhangi bir nesne bir dış etki olmadan hareket edemiyor ve hareket eden herhangi bir nesne yine bir dış etki olmadan duramıyor. Tüm nesneleri harekete geçiren dış etkilere değinecek olursak doğal afet olarak sayabileceğimiz rüzgarın, dalgaların, yağmurun, depremin ve hortumun gücünü sayabiliriz. Ancak genel olarak hayatın normal akışı içerisinde ihtiyaçlarımız ölçüsünde nesneleri harekete geçiren insandır, durağanlaştıran da insandır. Yani bizleriz.
Kanaatimce tam da burada konunun üzerinde durmamız gerekiyor. Peki, nasıl oluyor da cansız olan nesneleri ihtiyaçlarımız ölçüsünde harekete geçirebilen veya durdurabilen biz insanlar, başta kendimizin başarısı daha sonra kurumumuzun ve toplumumuzun kalkınması adına harekete geçme konusunda bahsi geçen atalete yenik düşerek eylemsizleşip durağanlaşıyoruz.
Mümin SEKMAN kitabında insandaki psikolojik ve fizyolojik atalete şu şekilde açıklık getiriyor: “İnsanın ruhunu saran onu eylemsizleştiren psikolojik atalet”. İnsanın bedenini sararak onu hantallaştıranı fizyolojik atalet olarak ifadelendiriyor. Psikolojik ve fizyolojik atalete yenik düşmüş ve inzivaya çekilmiş insanlar, kurumlar ve toplumların CEHALET, ATALET, SEFALET, FELAKET, GAFLET ve ESARET içerisinde yaşamlarını sürdüreceklerinin gerçeğini idrak etmemiz gerekmektedir.
CEHALET: Bilinmesi gereken şeyleri bilmemek.
ATALET: Yapılması gerekenleri yapmamak.
SEFALET: Yoksul, mutsuz ve sefil durumda olmak.
FELAKET: Krizler ve kötü olaylarla karşılaşmak.
GAFLET: Dikkatsizlik, dalgınlık, aymazlık, önem verilmesi gerekene önem vermemek.
ESARET: Kendini yönetebilme özgürlüğünü yitirip başkalarının esiri olmak.
Ataletli insanların, kurumların ve toplumların davranış biçimlerindeki ortak özelliklere değinecek olursak bunları da şöyle sıralayabiliriz;
a. Bugün yaptıklarının gelecekteki sonuçlarını düşünmemek, olaylara kısa vadeli, anlık psikolojiyle yaklaşmak.
b. Kararsız, isteksiz ve şevksiz bir şekilde çalışmak.
c. Kötümser ve kendini eylemsizliğe itecek şekilde düşünmek.
d. Yapması gereken ama yapmak istemediği işlerle karşılaştığında sürekli ertelemek.
e. Acı çekmemek için sorunlarıyla yüzleşmekten kaçıp çözüm üretmeyi ve uygulamayı geciktirmek.
f. Rahatlık tuzağına düşmek. Kendini rahat hissetmek için gerçekleri öteleyip dedikodu sarmalıyla meşgul olmak.
ALLAH rahmet eylesin baba lakaplı eski Cumhurbaşkanımız Süleyman DEMİREL bir gün ünlü Doktor Osman MÜFTÜOĞLU ile tanışır. MÜFTÜOĞLU’ndan sağlık danışmanlığını yapmasını ister. Nasıl sağlıklı yaşayabileceğini sorar.
Birkaç gün sonra MÜFTÜOĞLU bir program yapar ve DEMİREL’e gider. Efendim der, her gün yarım saat yürüyüş yapacaksınız ve size yemeniz, içmenizle ilgili bir de diyet uygulayacağız, kilonuzu da normale getirdiğimizde sağlıklı bir şekilde yaşarsınız. Baba DEMİREL programa bakar ve tarihte yerini alan atalet kokan şaşırtıcı cevabını verir.
“Bana; kilo verirsem, spor yaparsam, diyet uygularsam nasıl sağlıklı olup yaşayacağımı anlatma, bu halimle nasıl sağlıklı kalıp yaşayacağımın yolunu göster!” der. Tam da bugün bizleri tarif eder şekilde bir cevap değil mi?
Yazar Ann LANDERS Tanrı bize iki yuvarlak organ verdi. Biri oturmak için, diğeri düşünmek ve çalışması için. Başarımız hangisini daha çok kullanacağımıza bağlı diyor. Olduğun yerde durarak, olmak istediğin yerde olamazsın. Şimdi bahsi geçen konular üzerine düşünme ve hareket etme zamanı, bizler hangi haldeyiz, TAKDİR SİZLERİN.
Sizleri Prof. Dr. Fuat BAŞGİL’ in efsane cümlesiyle uğurluyorum.
ÜŞENMEYİN, ERTELEMEYİN, VAZGEÇMEYİN.
Karakterli, hareketli ve sağlıkla kalın.
Abdullah Aydın
kaynak: https://optisyeninsesi.com/atalet/
Son Görüntülenen Ürünler
BASKILI SILME BEZI
MIN SIPARIS 1000 ADETTIR BASKI DETAYLARI ICIN SIPARIS GERCEKLESTIGINDE İLETİŞİME GEÇİLECEKTİR