Aslında Boştu!
15 Haziran 2021 Salı
İnsanlığın başına bela olarak gönderildiğine inanılan Yunan mitolojisindeki efsane kadın…
Zeus’un düğün hediyesi olarak verdiği kutuyu; “Sakın açma!” diye tembihlemesine rağmen açan ve kutuda o güne kadar saklanmış yalanın, riyanın, hilenin, sahtekarlıkların ortaya saçılmasına sebep olan mit kahramanı Pandora!
Ünlü Yunan tarihçi ve filozof Hesiodos’un, İşler ve Günler’de anlattığı bir mitos olan Pandora’nın Kutusu’nun iki yorumu bulunuyor. Biri, kutunun kötülüklerle dolu oluşu ve neticede Pandora’nın merakına yenilip kutuyu açması ancak umudu içeride bırakması yorumu ve diğeri ise kutunun bir düğün hediyesi ve güzelliklerle dolu olması ama yine merak yüzünden Pandora tarafından açılması ve hediye kendisine olmadığı halde kutunun içindeki iyiliklerin tanrıların yanına gitmesi, neticede kutunun en dibinde yer alan umudun basit bir teselli olarak insana kalması…
İşler ve Günler adlı eserin müellifi olan Hesiodos, MÖ VIII. yüzyılda yaşamış bir ozan. Rivayete göre bugünkü Ege Bölgesinde balıkçılıkla geçinen bir ailenin ferdi olarak dünyaya gelmiş, daha sonra babasının öngörüsü üzerine ailesi ile birlikte bugünkü Yunanistan’a göç etmişler. Esasında göç etmelerinin sadece siyasi sebepleri olmasa da Anadolu’da mukim bulundukları yerde fakr-u zaruret içinde olmaları da etkili olmuş. Bilinen ilk Yunan didaktik şiirinin yazarı ve Yunan Mitinin kurucularından biri olarak anılan Hesiodos, kendisini eserlerinde çoban ya da çiftçi olarak betimlemiş. Bizlere önemi çok sonları anlaşılan iki eser bırakan ve ilki 1022 dize ile evrenin varoluşu, tanrıların doğuşu ve soylarının nasıl şekillendiği anlatan epik bir eser olan Theogonia olup, ikincisi ve daha önemlisi olan eseri ise İşler ve Günler adında olan 828 dize ile bitirilmiş eseridir. Bu eserin diğer eserden çokça farkı vardır ki; eseri bir toplum felsefesi olarak algılayabiliriz.
Birçok hikâyeye, mite, filme konu olan Pandora ve Kutusu keza toplum arasında “Pandora’nın Kutusunu Açmak” diye bir deyim ile de dillerde dolaşıp duran bu Pandora kim peki? Diğer bir soru ise kendisi yaratılış destanının neresinde yer alıyor? O kutu ona neden ve kim tarafından verildi? Bu bağlamda temel kavram olarak şu şekilde ifade etmem gerekirse de detayları aşağıda dilim döndüğünce açıklamaya çalışacağım. Pandora’nın Kutusu hakkındaki söylence çağımızda tehlikeli bir durumdan kaçınılması gerektiğini belirten bir deyim olarak kullanılıyor ve biri bir olayı ya da durumu tanımlamak için ona “Pandora’nın Kutusu” derse bunun anlamı olayın sonunun sıkıntı ve karmaşaya yol açacağı şeklinde algılanıyor.
Kanaatimce Yunan mitolojisinde insan ruhunu ve isteklerini temsil eden Pandora’nın Kutusu, insanların zaruri ihtiyaçlarını karşılamasını müteakip ego ve kibirleriyle neticede narsist bir yaklaşımla kendi arzularını tatmin etme yoluna gitmesi ve neticede yoğun şekilde yaşadığımız her türlü kötülüğün doğum noktası olması olarak telakki edilebilir.
Bakınız Psikoterapist ve yazar olan Irvin Yalom, “Nietzsche Ağladığında” adlı eserinde bu olaydan nasıl bahsediyor. “Pandora’nın Kutusu açılıp, Zeus’un içinde sakladığı bütün kötülükler dünyaya saçıldığı zaman, orada son bir kötülük kaldığından kimsenin haberi olmamıştı: Umut! O zamandan beri yanlışlıkla kutuyu ve içindeki umudu iyi şans olarak yorumladık; fakat Zeus’un arzusunun, insanların kendilerini işkenceye teslim etmeleri olduğunu unuttuk. Umut, kötülüklerin en kötüsüdür; çünkü, işkenceyi uzatır.”
Bu mitosun kısaca bir izahını yapmam ve irdelemem gerekirse; Zeus, oldukça başarılı bir usta olan oğlu Hephaistos’tan ilk kadını yaratmasını ister. Mite göre, Zeus’un kadının yaratılmasını istemesinin ana nedeni: Prometheus’un kurnazlıkla çalarak, verdiği akıl yüzünden şımaran insanlara ceza vermek istemesidir. Prometheus heykeltıraştır ve titanları yok ettiği için Zeus’tan intikam almak ister ve insanı yaratır. Prometheus, erkek heykelini yaparken çok ağlamıştır ve bu esnada da balçığı gözyaşıyla yoğurmuştur. Bu yüzden insanın hamurunda gözyaşı vardır iddiası o günden bugüne kadar süregelir.
Prometheus sonra erkeğe can vermiş, bunu duyan Zeus çok sinirlenmiş ve o da intikam almak için kadını yaratır ama bakın hele nasıl yaratıyor! Öncelikle Zeus hemen Maden Tanrısı Hephaisthos’u yanına çağırır ve güzellik tanrıçalarını model alarak bir kadın yapmasını ister. Sonra Zeus bu kadına ruh kazandırır ve Pandora adını verir.
Efsaneye göre Hephaistos, babası Zeus’un isteği üzerine önce çamurla suyu yoğurur ve görenleri şaşırtacak güzellikte bir kadın vücudu yaratır. Olympos’ta oturan tanrıçaların en güzeli olan ve kendi karısı olan Aphrodite’in vücudunu model olarak kullanan Hephaistos, heykel bitince onun kalbine ruh yerine bir kıvılcım koyar. İşte o an heykelin gözleri açılır, kolları bacakları kıpırdamaya ve dudakları kıpırdamaya ve dili konuşmaya başlar. Onu süslemek için bütün tanrılar ve tanrıçalar yardım ederler ve herkes ona bir şey armağan eder. Ve ona “bütün armağan” anlamına gelen Zeus’un önerisi ile Pandora adını takarlar. Athena ona güzel bir kemer, süslü elbiseler verirken, letafet perileri, beyaz göğsüne parlak altın gerdanlık takarlar.
Aphrodite ise başına güzellikler saçar. Zeus da ona esrarlı bir kutu armağan eder ve der ki; “Sakın verdiğim kutuyu açma, içindeki iyi şeyler uzaklara kaçar ve onların yerine fenalıklar gelir, seni rahatsız ederler. Bu kutuyu iyi sakla bütün insanların saadeti ve felaketi bu kutunun açılıp açılmamasına bağlıdır.” Böyle dedikten sonra baş tanrı ilk kadını yeryüzüne indirir ve Prometheus’un kardeşi Epimetheus’a gelin olarak gönderir. Prometheus, kardeşine Zeus’tan hiçbir şekilde hediye kabul etmemesini tembih ettiği halde Pandora’nın güzelliğine hayran kalan Epimetheus öğüdü tutmaz ve onunla evlenir. Pandora ise yaradılışından dolayı meraklı olduğu için dünyaya gelir gelmez kutunun içinde ne olabileceğini düşünmeye başlar ve merakına yenilip bir gün kutuyu açar. Kutunun içindeki hastalık, keder, ıstırap, yalan, riya gibi insanları rahatsız edecek ve onları felakete sürükleyecek ne kadar kötülük varsa serbest kalır. Pandora hatasını anlayarak biraz sonra kutuyu kapatır ancak kutuya kapatılan kötülüklerin arasında, insanları yaşatacak, teselli edecek “ümit” de vardır. Fakat ümit dışarı çıkamamış kutuda kalmıştır.
Böylece Zeus ilk kadını beraberinde kötülüklerle dolu bir kutuyla yeryüzüne yollayarak insanlardan intikam aldığı iddiası ileri sürülür.
Bu mealde bütün kötülükleri kadının üzerine atma ve yıkma gibi bir tema üzerine kurulu olan bu mitin, Ortadoğu, Sami kaynaklı olduğu da düşünülmektedir. Hesiodos tarafından anlatılan ve Tanrıların Armağanı anlamına gelen ilk kadın Pandora efsanesini, Hesiodos’tan sonra pek inceleyen ve işleyen olmamış ve devamla ilerleyen dönemlerde Homeros’un iyimserliği ve dünya sevgisi, bu kadın düşmanlığını Yunan edebiyat tarihinden silip atmıştır.
Üzerine belki daha çok konuşabileceğimiz, yazabileceğimiz ve bu minvalde bir yaşam felsefesi oluşturulabilecek bir hikâye olan Pandora’nın Kutusu’nda sonuçta sadece tek bir şey kalmıştır o da umut!
İyi veya kötü hayatımızda yaptığımız tercihler doğrultusunda ve bizlere evren tarafından sağlanan olanaklar dahilinde bir şekilde yolumuza devam ederken, “açtırtma kutuyu söyletme kötüyü” bağlamında hareket edebilmek, bazen de insanın gerçek yaşam felsefesi ve olgusuna odaklanıp, oluşabilecek riskleri ortadan kaldıran yegâne çaredir.
Kısacası hala bir umut devam ederiz yaşamaya, tüm kötülüklere, iğrençliklere, rezilliklere, kişilik bozukluklarına sahip olanlara, kibirli ve egosu olanlara, hak yiyenlere karşı!
Oransal olarak en düşük ihtimal bile olsa bir umuttur yaşamak hem de her şeye, herkese karşı bıkmadan, usanmadan, dik durarak!
Suat ŞİMŞEK
Yazarın diğer yazılarını okumak için tıklayınız |
kaynak: https://optisyeninsesi.com/aslinda-bostu/